Türk Eczacıları Birliğimizin Değerli Başkanı ve Merkez Heyeti Üyeleri, Denetleme Kurulumuzun Başkan ve Üyeleri, Yüksek Haysiyet Divanımızın Kıymetli Üyeleri, Kooperatiflerimizin Kıymetli Başkan ve Üyeleri, TEB Akademi’nin Değerli Başkanı ve Üyeleri, Odalarımızın Değerli Başkan ve Yöneticileri, çok kıymetli meslektaşlarım… Hepinizi şahsım ve 48. Bölge Osmaniye Eczacı Odası adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bizleri güzel İzmir’imizde misafir eden İzmir Eczacı Odasının çok kıymetli başkan ve yöneticilerine, İzmirli meslektaşlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum.
Ülkemizde ve dünyamızda oldukça kaotik süreçler yaşadığımız bu dönemde gün geçmiyor ki yeni bir olay, yeni bir skandal yaşanmasın. Uyuyoruz ayrı bir gündem, uyanıyoruz apayrı bir gündem. Bir olayı sindiremeden diğerine geçmek zorunda kalıyoruz. Toplumsal akıl sağlığımızı koruyamaz hale geldik.
Çocuğa ve kadına şiddet, sağlık sisteminde anlayamadığımız bir gizli politika, iklim krizleri, terör saldırıları ve bunlar gibi birçok şey peş peşe, artarak hayatlarımız gasp etmeye devam ediyor.
Türk Eczacıları Birliği 44. Dönem Toplumsal Fırsat Eşitliği ve Kadın Hakları Çalışma Grubu’nun da bir üyesi olarak çocuk ve kadın cinayetlerine, şiddete değinmeden bu kürsüden ayrılmak istemiyorum.
Güvensizliğin aşılanmaya çalışıldığı, kadını ve çocuğu evine hapsetmeye çalışan bu zihniyet ve bakış açısını kabul etmiyorum, etmeyeceğimde. Atatürk’ün çocuğa ve biz kadınlara vermiş olduğu değeri, hakları, özgürlüğü sonuna kadar savunmaya ve korumaya devam edeceğiz.
Atatürk’ün bir sözüyle bu kısmı noktalamak isterim. “Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.”
Diyarbakır bölgelerarası toplantıda kürsü aldığımda bu toplantıların çalıştaylar şeklinde olması gerektiğini ifade etmiştim. Merkez heyetimize talebimizi değerlendirip, uygulamaya aldıkları için teşekkür etmek istiyorum. Ben bu tarz söyleşi ve çalıştayların mesleğimiz adına çok faydalı olacağı kanaatindeyim.
Mesleki olarak değinmek istediğim birkaç konu var. Kürsü almış olan başkanlarım birçok şeyi ifade ettiler zaten.
Eczane eczacıları için bir emeklilik sistemi oluşturulması gerektiği kanaatindeyim. Bu belki özel sigorta şeklinde olabilir, belki oyak sistemi gibi olabilir. Üzerinde çalışılması ve araştırmalar yapılması gereken bir konu olduğu için Merkez Heyetimizden bu konu hakkında bir değerlendirme yapılmasını talep ediyorum. İstihdam alanları oluşturmak istiyorsak emekli olmak isteyen meslektaşlarımıza bu durumu belki biraz daha cazip hale getirebiliriz.
Bana son zam sürecinde aşırı stres yaşatan depolar konusuna değinmeden geçemeyeceğim. Her zam döneminde yana döne ilaç aramaktan, hastalarımıza yok demekten, sürekli zarar etmekten; burayı biraz açayım, mf kayıplarımız, reçete adeti kadar ilaç karşılayamayarak hem ticari kazancımızdan zarar ettirilişimiz, hem hastalarımıza karşı mahcubiyetimiz, iskonto kayıplarımız, gününde ödeme yaptığımız ilaçlar vs. Bu liste böyle uzar gider. Hem çok yorulduk hem de bıktık artık. Karekod sistemi ilacın üretiminden hastaya ulaştırılana kadar süreci izlemek için geliştirildiyse amacına uygun kullanılsın lütfen. Pandemide adımız stokçuya çıkaranlar, zam dönemlerinde depoların, firmaların stoklarını göremiyorlar mı? Ya da görmezden mi geliyorlar? TİTCK bu süreci yönetmeyi, bizleri ve hastalarımızı mağdur etmemeyi bir şekilde sağlamalı artık. Ben eczacı olarak, oda yöneticisi olarak depoları teftiş etmekten sorumlu değilim çünkü böyle bir yetkim yok. Diyaliz hastalarımız için, kanser hastalarımız için hayati önem taşıyan ilaçları temin edebilmek için 50 kişiyi aramak zorunda da değilim. Bu koordinasyonu sağlamak zorunda olan kurumlar işlerini yapamıyorlarsa o yetkiyi bizlere versinler o zaman. Ben kurumsal olarak denetleme yapabileyim, stoklarını görebileyim. Kendi içimizde dedektifçilik oynamak zorunda kalmayalım. Halk sağlığını bizim kadar düşünen emin olun başka hiçbir kurum yok. Belli ki bu ilaç yoklukları hayatımızın bir gerçeği olmaya devam edecek. Sorumlu kurumlar bizleri bu sıkıntıdan kalıcı olarak kurtarmanın bir yolunu bulmak ZORUNDALAR!
Gelelim son zamanlardaki kurumların yaptım oldu politikalarına. KVKK butonu, e-devlet uygulaması, eksi bakiyede olan meslektaşlarımızın paralarının habersizce faiziyle birlikte tahsil edilmesi vs. Bu gibi durumlar biz oda yöneticilerini üyelerine karşı çok zor durumda bıraktı. Aynı şekilde üyelerin birliğimize karşı olan bakış açısını olumsuz yönde etkiledi. Her olayda haberimiz yoktu demek açıkçası benim zoruma gitti. Üyelerimizde oluşan algı şu yönde; bir olay olur odalarımız ve birliğimiz olduktan sonra müdahale etmeye çalışır ama olan olmuştur zaten. Bu algıyı yıkmak ve değiştirmek, odalarımıza ve birliğimize olan aidiyeti güçlendirmek bizlerin sorumluluğundadır. Kurumlarla görüşmeler yapılırken bu gibi durumların önemini, bilgilendirme yapılması gerekliliğini net bir şekilde ifade etmek daha sağlıklı olacaktır. Olmuyorsa da anında olması gereken tepki verilmelidir. Bazı olaylar ve süreçler anlık tepki vermeyi gerektirmektedir.
Zincir eczane konusuna da değinmek isterim. Zincir eczane projesi kapımızda bir zebani gibi bekliyor. Bu tehdit hiçbir zaman yok olmadı. Yıldırma ve yok sayma politikasının arkasında bu projenin hazır bir şekilde beklediğini düşünüyorum. Bu tehditi hiçbir zaman yok saymamalıyız. Eczanelerimize ve mesleğimize hep birlikte sahip çıkmalıyız. Bu projenin önünü kapatacak sağlam adımlar atmalıyız.
Rehber eczanem projesinin yeniden gündeme gelmiş ve çalışmaların başlamış olması mesleğimiz geleceği için önemli bir adımdır. Bu uygulamanın başlayacak olması beni çok mutlu etti. Ateş ve tansiyon ölçümü yapabilir olmak kimimiz için küçük ve önemsiz görülebilir fakat şunu unutmamak gerekir, meslek hakkına giden yolda bir kapı aralanmıştır. Bugün ateş ve tansiyon ölçümüyle başlıyor olabiliriz fakat yarın başka kazanımlarda elde edebileceğiz. Hiçbir kazanım bir günde olmaz. Hem meslek hakkı hem de mesleki saygınlığımızı yeniden kazanabilme noktasında önemli bir adım. İlacı raftan alıp veren eczacı izlenimini yıkabilmek için de çok güzel bir uygulama olduğunu düşünüyorum. Bu zamana kadar bu projeye emek harcamış herkese şahsım adına çok teşekkür ederim.
Eylemlilik noktasında görüşümü bir kere de bu kürsüden dile getirmek isterim. Eczacılar olarak bu sitemin, bu çarkın tabiri caizse hamallığını yapmak, bu yükü tek başımıza taşımak istemiyoruz. Sosyal medyanın gücünü kullanalım, doğru cümleleri, doğru yerde, doğru zamanda, doğru araçlarla ifade edelim.
Buraya gelmeden önce meslektaşlarımızla bir toplantı gerçekleştirdik. Osmaniye kapatma yapılması noktasında tam destek. Ne gerekiyorsa yapmaya, katkı vermeye hazırız. Bıçak kemiği çoktan geçti. Bugün bu kararlılığı sergilemezsek yarın istemesekte bir bir kapanmak zorunda kalacağız. Mesleğimize sahip çıkmak zorundayız.
Son olarak ifade etmek isterim ki; hepimiz fikrimizi ve düşüncelerimizi söylemekte, eleştirmekte özgürüz fakat saygı sınırları içerisinde olmak kaydıyla. Daha iyiye götürebilmek içindir eleştirmek, fikir beyan etmek. Başkalarının birliğimize saygı göstermesini istiyorsak önce biz saygı göstermeliyiz. Konuşmalarımızı hazırlarken lütfen bir daha bir daha düşünelim. Çok düşünelim az konuşalım, daha fazlaca da iş yapalım, çözümlerle gelelim bu toplantılara. Sorunları hepimiz ezbere biliyoruz çok şükür. Her kürsüde aynı sorunları defalarca tekrar etmek ne bizlere, ne meslektaşlarımıza ne de birliğimize bir katkı sağlamıyor. Her il kendi içinde önemli gördükleri sorunları belirleyip çalışmalar yapabilir ve bu toplantılara da ellerindeki sonuçlarla, önerilerle ve çözümlerle gelirse bu toplantıların gerçekten bir amacı olur. Toplantımızdan güzel sonuçlarla ayrılmak dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türk Eczacıları Birliği
48. Bölge Osmaniye Eczacı Odası Başkanı
Ecz. Hatice Öktenay